26 Eylül 2014 Cuma

AKNE NEDİR, TEDAVİSİ VE AKNE İZİ TEDAVİ YÖNTEMLERİ

          Genç kızlığımın bunalımı diye özetleyebilirim kısaca:(  Lise döneminde okulda öğretmenlerden müdüre kadar, stajda bankada gelen müşterilere kadar herkesin ilgisi yüzümdeki aknelerdeydi. Herkes bir şey öneriyordu. Doktordan güzellik salonlarına kadar her yolu denedim. Geçmedi, geçmedi. Ta ki bankada bir müşteri hormonlarıma baktırmamı önerene kadar. Bir kadın doğum uzmanı yönlendirmesiyle  hormon tahlili yaptırdım. Testesteron yani erkeklik hormonu yüksek değerde çıktı. Hap takviyesi ile normale döndürdük. Bir yandan da cildiyeciye giderek iltihap kurutucu iğne yaptırdım. Nihayet üstesinden geldim.

           Yeğenlerimde de oldu onlar roaccutane ile tedavi oldu. Ancak bu ilaç biraz tehlikeli (ilaçla ilgili bilgiler için tıklayabilirsiniz http://www.uzmantedavi.net/roaccutane-yan-etkileri-ve-kullanimi-sivilce-hapi-roakutan/)  buyüzden kontrol altında kullanılması sık sık tahlil yaptırılması gerekiyor. Bu ilacı benim genç kızlığımda da duymuştum ancak gittiğim hiçbir doktor bana kullandırmadı.

           Akne gitti  izi kaldı. Şimdi izlerle ilgili araştırma yapıyorum. Aslında alıştım da izlerle yaşamaya. Herhangi bir işleme cesaret edebilirmiyim bilemiyorum.

           Sizlere buradan akne ve iztedavi yöntemleriyle ilgili paylaşımda bulunmak istiyorum ilgilenenler için bilgi olsun:)

Akne (Sivilce) Tedavisi



Sivilce (Akne Vulgaris)

Akne tıkalı gözenekler (siyah ve beyaz noktacıklar), kırmızı kabarcıklar, iltihaplı kabarıklıklar ve derinin derin tabakalarında kistlerle seyreden bir hastalıktır. Hastalık genellikle yüzde, boyunda, göğüste, sırtta, omuzlarda ve hatta kolların üst bölgesinde görülebilir. Ergenlik döneminde bir çok kişide sivilce vardır. Bununla birlikte 20'li yaşlara kadar, hatta kırk yaşına kadar sivilce görülebilir. Akne birkaç yıl içinde tedavi edilmeden geriler, fakat bu süreçte tedavisiz kalmaya gerek yoktur. Ayrıca tedavi edilmeyen sivilce iz bırakabilir.
Akne yaşamı tehdit eden bir hastalık olmadığı halde, hastayı psikolojik açıdan negatif etkiler. Ayrıca sivilceler ciddi ve kalıcı izler bırakabilir.

Akne nasıl oluşur?

Erkeklerde ve bayanlarda erkeklik hormonu ergen dönemde artarak, yağ bezlerini uyarır ve büyümesine neden olur.Yağ bezlerinin sık olduğu yüz, sırt ve göğüs gibi alanlarda akne sıkgörülür. Nadiren akne hormon bozukluklarla birlikte görülebilir.

Yağ bezleri folikül dediğimiz saçı da içeren bir kanalda bulunur. Yağ bezleri sebum denen yağlı bir maddeyi salgılarlar, bu madde kanal boyunca ilerleyerek deri yüzeyindeki gözeneklerden atılır. Yağ bezi kanalının deriye açıldıkları yere por denilir. Kanaldan salgılanan yağ ve yine kanaldan atılan ölü deri hücreler ile birleşerek deri gözeneklerini tıkar. Böylece bu kanalda rahatlıkla bakteri ürer. Bu bakterilerin ürettiği kimyasal maddeler yağ bezinde iltihabi reaksiyonu uyarır ve böylelikle kanalın duvarı çatlar. Sebum, bakteri ve ölü hücrelerin deri içinde dağılımı kızarıklık, şişme ve iltihabi reaksiyona neden olur.

Temizleme

Derideki siyah noktalar yağ foliküllerinin deriye açıldıkları yerde yağ ve ölü hücrelerin oluşturduğu tıkaçlar sonucunda gelişir ve siyah noktaların kirle alakası yoktur. Normal bir cilt bakımı için cildin iki kere sabunla yıkanması gerekir. Akne kirden kaynaklanmaz. Cildi çok sık ve şiddetli yıkamak aknenin kötüleşmesine neden olur.

Diyet


Akne yediğimiz yiyeceklerden kaynaklanmaz. Akne yiyeceklerden bağımsız olarak kendiliğinden iyileşebilen veya kötüleşebilen bir hastalıktır. Tek başına yapılan diyet akneyi kontrol etmeye yetmez. Fakat aknenizi arttıran gıdaları saptadıysanız, bu yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Herkeste olduğu gibi akneli hastalara da dengeli beslenme tavsiye edilir.

Güneş

Bronzlaşmak akneyi baskılar, fakat bu durum geçicidir. Güneş erken deri yaşlanmasına ve kansere neden olduğundan güneşte ve solaryumda yanmak önerilmez. Bu nedenle akneli hastalar güneş altındayken, yağsız jel veya losyon tarzında güneşten koruyucular kullanmalıdırlar.

Kozmetikler


Eğer bir nemlendirici veya fondöten kullanıyorsanız bu ürünün yağsız su bazlı olduğundan emin olun. Üzerinde not-komedojenik( siyah nokta oluşturmaz) veya non-acnegenic ibaresi bulunan ürünleri kullanın. Her gece makyaj malzemenizi su ve sabunla temizleyiniz. Benzoil peroksit, salisilik asit ve kükürt içeren losyonlar güvenle kullanılabilir. Pudra içermeyen yağsız ürünler kapatıcı olarak kullanılabilir. Saç spreyi veya jellerini uygularken yüz bölgesi korunmalıdır.

Tedavi

Aknenin kontrolü uzun bir süreyi alır. Bütün sivilce tedavileri sivilceden korunmayı sağlar.Çıkan sivilceler kendiliğinden iyileşirler. Bu iyileşme zaman alır. Eğer sivilceleriniz 6-8 haftada iyileşmezse, tedavi değiştirilmelidir. Dermatoloji uzmanınızın tercih ettiği tedavi aknenizin tipi ve şiddetine göre değişir. Ara sıra akne benzeri bir döküntü makyaj malzemeleri, losyonlar veya ağızdan kullanılan ilaçlardan dolayı gelişebilir. Dermatoloji Uzmanınıza derinize uyguladığınız veya ağızdan kullandığınız tedaviler hakkında bilgi vermeniz gerekir.
Dermatoloji Uzmanınız A vitamini ve benzol peroksit içeren ve yağ bezlerinin tıkanıklığını açan ve bakteri üremesini engelleyen krem, jel ve losyonlar reçete edebilir. Bu ürünler ciltte kuruma ve soyulmaya yol açarlar. Dermatoloji uzmanı bu ürünlerin doğru kullanımı ve yan etkilerinden korunmak için gerekli bilgileri size belirtecektir.
Antibiyotiklerde akne tedavisinde deriye uygulanabilir. Bu ürünler daha şiddetli akne vakalarında kullanılır. Kist dediğimiz deri altında ağrılı kitleler var ise dermatoloji uzmanınız bu kistlere kortizon enjeksiyonu yapabilir.
Doktorunuz sivilcelerinizin içini boşaltabilir ve siyah ve beyaz noktalarınızı temizleyebilir. Kendi kendinize sivilcelerinizi patlatmayın veya sıkmayın. Sivilceler sıkıldıklarında daha kırmızı ve şiş hal alırlar ve iz bırakırlar.
Ağız yolu ile tetrasiklin, doksisiklin ve eritromisin içeren antibiyotikler sıklıkla orta veya şiddetli akne hastalarında özellikle sırt ve göğüs bölgesinde çok sayıda aknesi olanlarda kullanılır. Antibiyotikler yağ bezindeki bakteri sayısını ve derideki kızarıklığı direk olarak azaltır.


Bölüm Doktoru: Uz. Dr. Avni Bakkal 

Kaynak: http://www.meltemhastanesi.com/makale/akne-sivilce-tedavisi_165.html


Krem tedavisi
Tedavi amacıyla verilen kremler sadece sivilcelerin üzerine değil; tüm yüze sürülmelidir.  Çoğu tedavi edici krem deride kuruluk ve tahriş yapar. Bu nedenle ilk uygulama günlerinde krem deride kısa bir süre tutulmalı ve giderek bu süre uzatılmalıdır. Tedavi amacıyla kullanılan kremlerin içerikleri şöyle sıralanabilir:
Retinoik asit içeren kremler: Özellikle siyah ve beyaz nokta tedavisinde etkilidir.
Benzoil peroksit içeren kremler: Siyah ve beyaz noktalarla beraber, kırmızı kabarık lezyonlarda da etkilidir.
Antibiyotik içeren kremler: Özellikle sarı iltihaplı kabarıklıklarda etkilidir.
Azelaik asit içeren kremler: Siyah, beyaz nokta ve kızarık kabarıklıklarda etkilidir.
Karma tedavi: Birkaç krem ile bir arada tedavi yapılabilir.
Antibiyotik tedavisi
Siyah ve beyaz nokta tedavisinde etkili değildir. Hafif kabarık lezyonlarda kullanılması gerekmez. Yoğun kızarık kabarıklıklar ve sarı iltihaplı kabarık akne tedavisinde birinci seçenek olarak tercih edilir. Kullanılan bazı antibiyotikler şunlardır:
Tetrasiklin, Doksisiklin, Eritromisin, Klindamisin, Kotrimoksazol.
Hormonal tedavi
Özellikle polikistik over sendromu denilen hormonal bozukluk tespit edilmiş kişilerin akne tedavisinde kullanılır.
Oral isotretinoin tedavisi
Çok ileri aknede ya da diğer tüm tedavilere yanıt vermeyen akne tedavisinde kullanılır. Bazı yan etkileri vardır. Gebelikte kesinlikle kullanılmaz. Deride, göz ve kulakta aşırı kuruluğa neden olur. Eklem ve kas ağrıları yapabilir. Karaciğer enzimlerinde yükselmeye neden olabilir ve psikolojik problemlere neden olabilir. Bu nedenle bu tedavi doktor kontrolü dışında kesinlikle kullanılmamalıdır.

Diğer tedavi seçenekleri
Akne lezyonlarının ilaçla tedavisine destek olma amacıyla ya da ilaç tedavisinden sonra idame tedavisi olarak kullanılan ve ancak klinik şartlarında uygulanan tedavi yöntemleri de mevcuttur. Bu tedavi yöntemleri ile aknenin iyileşme süreci hızlandırılarak hastanın konforu arttırılabilir.
Komedon ekstraksiyonu
Siyah ve beyaz nokta ağırlıklı aknesi olanlarda bu noktaların profesyonel olarak temizlenmesidir. Kişilerin kendisi bu noktaları sıktığında akne artabilmekte ya da iz kalabilmektedir. Bu nedenle bu işlemin mutlaka klinik şartlarında, eğitimli kişiler tarafından yapılması gerekmektedir.
Lezyon içi steroid enjeksiyonu
Özellikle nodul ve kist ağırlıklı aknesi olan kişilerde, bu lezyonların içine steroid enjeksiyonu yapılarak kısa süreli iyileşme sağlanabilir. Bu tedavi kesinlikle tek başına yapılmayıp mutlaka diğer tedavilerle kombine edilmelidir.
Kimyasal Peeling tedavisi
Akne lezyonlarının tipine göre seçilecek meyve asitleri ile akne başarılı bir şekilde tedavi edilebilir.
Siyah ve beyaz nokta ağırlıklı aknede salisilik asit içeren peeling ürünleri tercih edilirken; kırmızı ve sarı kabarıklıklarda glikolik asit ile beraber, pürivik asit ve laktik asit içeren ürünler kullanılabilir. Kimyasal peeling tedavisi yoğun programda haftada bir; standart programda ise iki haftada bir olmak üzere en az 4 seans uygulama şeklinde yapılır.
Lazer tedavisi
Aktif akne lezyonu olan kişilerde lazer kombinasyon tedavisi olarak tercih edilebilir.
Bu amaçla en sık kullanılan lazer Q-Switch Nd-YAG lazerdir. Sıklıkla evde uygulanan ilaç tedavisi ile beraber uygulanmakla beraber 2 haftada 1, 4 ila 8 seans önerilir

Akne izlerinin tedavisi
 
İz tedavisinin başarısı izlerin derinliği ve yoğunluğuyla orantılı olarak değişkenlik gösterir. Akne izlerinin tedavisinde kullanılan temel  tedavi  yöntemleri şunlardır:
. Kimyasal peeling:
Çeşitli meyve asitleri kullanılarak yapılan tedavi şeklidir. Meyve asitleri deri proteinleriyle etkileşir ve bu sayede en üstteki ölü deri tabakasında ayrışma yaparak, deri üzerindeki düzensiz görüntünün ortadan kalkmasına neden olur.
Yüzeyel özellikteki peelingler ile hafif akne izlerinin yanında aktif olan akne lezyonları ile siyah ve beyaz noktalar da tedavi edilir. Aynı zamanda gözeneklerde de sıkılaşma sağlanır.
Orta derinlikte yapılan kimyasal soyma işlemi ise daha derin izlerde etkilidir.
Kimyasal peeling yaz aylarında yapılmaz. Bu tedavi yapılan kişilerin çok dikkatli olarak güneş koruyucu ajanları kullanmaları önerilir. Yan etki olarak kızarma, tahriş, güneş koruyucu kullanılmadığı takdirde lekelenme sayılabilir.
. Dermaroller tedavisi:
Üzerinde en az 192 adet mikroiğnecik olan tekerlek ya da dikdörtgen şeklindeki mini tedavi cihazlarıdır. Bu küçük iğnelerin boyları 0.5 mm ile 2.0 mm arasında değişiklik gösterir. İğnelerin uzunluğu arttıkça etki ettikleri derinlik de artar. Bu iğneler ile deride açılan mikrokanallar sayesinde kan dolaşımı artar, beraberinde kullanılan tedavi edici ürünlerin emilimi 200 kat artar ve deride yapmış olduğu hasar ile yara iyileşme sürecini başlatarak yeni bağ doku sentezinin oluşmasını sağlar. Oldukça basit ancak çok etkili olan bir yöntemdir.
Yan etki olarak hafif kızarıklık ve morarmanın dışında önemli bir yan etki beklenmez.
.Mikrodermabrazyon:
Derinin yüksek basınçla hareket eden kristallerle soyulmasıdır. Bu kristaller deride hasar oluşturarak yeni kollajen sentezinin de uyarılmasını sağlar. Ayda bir en 2 ila 4 seans olmak üzere uygulandığında yüzeyel akne izlerinde başarılı sonuçlar elde edilir. Ancak sıklıkla kombinasyon tedavisi olarak kullanılır.
Yan etki olarak birkaç gün devam eden kızarıklık ile güneşten korunulmazsa lekelenme sayılabilir.
. PRP tedavisi:
Trombositten zengin plazma anlamına gelen PRP tedavisi özellikle lekelenme şeklinde olan maküler izlerde etkilidir. Daha derin izlerde dermaroller ya da lazer tedavisi ile kombine kullanılması tercih edilir. Bu tedaviyle kişinin kendisinden alınan kanın plazma kısmı ayrıştırılır. Bu plazma özel tüplere alınır. Tüplerdeki aktifleyiciler sayesinde plazmadaki trombositler uyarılır. Uyarılan trombositlerden salınan doku faktörleri  deriye iğneleme ya da maske yöntemiyle uygulandığında; kök hücreleri uyararak yeni hücre sentezi yapar ve bu sayede çok daha düzgün bir deri oluşmaya başlar.
Yan etki olarak, iğne ile uygulandığından kanama ve morarma dışında bir yan etki beklenmez. Kişinin kendisinden alınan kan kullanıldığından allerji riski yoktur.
. Lazer tedavisi:
Lazer tedavisi iki yolla akne izi tedavisinde etkili olur: Deri yüzeyini hasarlayarak yeniden yapılanmayı uyarır ve kollajen sentezini arttırarak daha sağlam bir bağ doku oluşumuna yardımcı olur.
Deride yara oluşturmadan akne izlerinde etkili olan lazerler:
Q-Switch Nd-YAG lazer: Özellikle lekelenme şeklinde olan ve çok derin olmayan izlerde etkilidir. Ayrıca aktif olan akne lezyonlarında da tedavi edici özelliği bulunmaktadır. İki haftada bir olmak üzere ortalama 4-8 seans sonunda akne izlerinde belirgin iyileşme olur. Tedavi sonrasında kızarıklık dışında herhangi bir reaksiyon beklenmez.
Fraksiyonel lazer: Lekelenme şeklinde olan akne izlerinin yanında derinliği fazla olan akne izlerinde de etkili olan güçlü bir lazerdir. Deride akne izlerine neden olan düzensiz hücre gruplarında ısı yoluyla hasarlanmaya neden olarak yeni ve düzenli hücre sentezini uyarmanın yanında; kollajen sentezini arttırarak deride sıkılaşma yapar. Bu sıkılaşma sayesinde izler daha az görünür hale gelir.
2 haftada bir en az 4 seans önerilmektedir. Tedavi sonrasında kızarıklık ve şişlik olmakla beraber bu etkiler en fazla iki gün içerisinde geriler. Deride soyulma yapmadığından kişi günlük aktivitelerine devam edebilir.
. Radyofrekans tedavisi:
Çok derin izleri olan kişilerde lazer tedavisi öncesinde radyofrekans tedavisi ile derinin sıkılığının arttırılması; tedavi başarısını arttırır. Radyofrekans dalgaları, deri altı bağ dokusunda ısı artışı yapar. Bu ısı artışı yoluyla bağ dokumuzu oluşturan kollajen sentezi artarak çok daha sıkı bir deri oluşur. Kollajen sentezi ortalama 6 ay süren uzun bir süreçtir. Bu sürede yapılacak lazer ya da diğer akne tedavileri ile; çok daha başarılı sonuçlar elde edilebilir.
Radyofrekans tedavisi 1 seans olarak yapılmakla beraber yan etki olarak hafif bir kızarıklık dışında bir reaksiyon beklenmez. Kişi gündelik aktivitelerine devam edebilir.
. Dolgu enjeksiyonu:
Özellikle orta ve derin izlerin altını doldurma yöntemi ile izlerde azalma sağlanabilir. Bu tedavi tek başına yapılmasından ziyade kombinasyon şeklinde yapıldığında daha etkilidir. Dolgu maddesi olarak hyalüronik asit kullanılmakla beraber otolog yağ ile yapılan dolgulama en etkililerinden biridir. 

Kaynak: http://www.m-onep.com/akne-sivilce-ve-akne-izlerine-yonelik-tedaviler_495.html

    

21 Eylül 2014 Pazar

UYKU APNESİ

       Bir bayan olarak uyurken horlamam ve ne kadar uyursam uyuyayım kalktığımda hiç uyumamış gibi yorgun kalkmam, Gün boyuna hiç enerjim olmaması beni çok rahatsız ediyordu. Bir kaç gece tıkanarak nefes alamadan uyanmam sonucunda araştırmalarım neticesinde bende uyku apnesi olabileceğini düşünerek  önce Kulak Burun Boğaz doktoruna gittim. Önemli bir şey olmadığını ve Uyku apnesi olabileceğini hastanede izlenmemi söyledi. İzmir Dokuz Eylül hastanesinde uyku bölümünde birçok yerime takılan elektrotlarla izlenerek bir gece yattım ve gerçekten de düşündüğüm gibi uyku apnesi olduğum teşhis edildi.  Çok yüksek  değil derecesi ancak heyet raporunda hayati tehlike nedeniyle 5 bar basınçlı  cpap cihazı kullanmam gerektiği yazıyor. Ameliyatın pek faydası olmadığı konusunda duyumlar aldım, bu nedenle cihaz kullanımı uygun olanı. Ben de cihaz kullandım. Çeşitli maskeler var. İmkanınız varsa Size en uygun olabileceğini düşündüğünüzü alın derim. Ben deneyerek bana uygun geleni aldım.   

      Tiroid bezi az çalışıyorsa  uyku apnesine neden olabildiğini okudum internette. Bende de hipotiroid olması sanırım tesadüf değildi. Uyku apnesinden şüpheniz varsa tiroid tahlili yaptırmanızı tavsiye ederim.Verdiğim linkte bununla ilgili bilgi var: http://www.reaktifhipoglisemi.com/Tr/content3.asp?m1=1&m2=5&m3=151

       Tiroid tedavisi ve kilo vermemle uyku apnesi sorunum  ortadan kalktı. Artık maske takmadan uyuyorum ve eşim rahat uyuduğumu söylüyor (daha önce soluğum duruyormuş söylediğine göre). Ben de artık dinlenmiş uyanıyorum.

              Uyku apnesi ile ilgili bilgiler aşağıda :)

Uyku apnesi nedir?
Apne olarak da bilinir, uyku sırasındaki solunum duraklamalarından kaynaklanan ve uyku düzeninin bozulmasına sebep olan önemli bir hastalık. Uyku apnesi uykuda hava akımının en az 20 saniye süreyle normal değerinin 20sine ve daha altına düşmesi ile tanımlanabilir. Uykudaki solunum duraklamaları sonucunda kandaki oksijen miktarı azalır ve karbondioksit miktarı artar.

Uyku apnesi sinir sistemindeki bir problem nedeniyle uyku apnesi veya solunum yollarındaki bir tıkanıklık nedeniyle uyku apnesi oluşabilir. Bazen de bu her iki durum birlikte olmaktadır uyku apnesi.

Uyku apnesi öldürebilir
Normalde biz uyurken, boğaz kasları bolca oksijen alabilelim diye solunum yolumuzu açık tutar. Kişide uyku apnesi olduğunda, boğaz kasları fazla rahatlar, dil ve bademcikler nefes borusuna göre çok genişler ve bu yüzden solunum yolu tehlikeli bir şekilde daralır. Veya fazla kilolu olmaktan dolayı yedek dokular solunum yolunu daraltarak kalınlaştırır. Uyku apnesi beyin, solunum yolunu açık tutan kaslarla iyi iletişim kuramadığında da olabilir. Sonuç: Hava alabilmek için başarısızca sarfedilen çabalardan dolayı oluşan titreşim. Yani; uyku apnesi olanların durumunu açıklayan horlama. Oksijen alımı çok az olduğunda beyniniz uykunuzda ölmenizi engellemek için sizi uyandırır. Şiddetli uyku apnesi olan kişiler için bu durum gecede yüzlerce kez yaşanabilir.
Sizi ve eşinizi perişan ve yorgun yapmasının ötesinde uyku apnesi, yüksek tansiyonun başlıca nedenlerindendir ve damarlarınızda iltihap ve pıhtılaşmaya neden olabilir. Uzun vadede genellikle asabiyet ve depresyonla sonuçlanır, bazı durumlarda kişiyi uykusunda öldürebilir.

Uyku apnesinin belirtileri:

  • Gündüz uykulu olma hali
  • Geceleri gürültülü horlama
  • Geceleri nefes almada kesiklikler
  • Nefes yetmezliğinden dolayı ani uyanışlar
  • Asit reflüsü
  • Geceleri sık sık idrara çıkma
  • Baş ağrıları
  • Hafıza kaybı
Ne yapabilirsiniz?
Özellikle hafif ve orta durumlardaki vakalarda uyku apnesini ortadan kaldırmanın en iyi yollarından biri yaşam tarzı değişikliğidir. Daha iyi bir gece uykusu almak için şu önemli değişiklikler yapın:

Yeterince uyuyun:  Yatma zamanınız için oluşturacağınız alışkanlıklar ve rutinler uyku düzeninizi oluşturur. Düzenli uyku saatinizin olması, akşamları yapacağınız rahatlatıcı aktiviteler uykuya geçişinizi kolaylaştıracak ve stresinizi azaltacaktır. Yatmadan birkaç saat öncesinde teknolojik aletlerden uzak durmaya başlayın. Kendinize sessiz, sakin bir ortam yaratın. Ayrıca yatmadan önce alacağınız sıcak bir duş uykuya dalmanızı kolaylaştıracaktır. Yatakta TV seyretme veya yatma saatinize çok yakın bir saatte yapacağınız egzersiz, alkol ya da kafein tüketimi sizi iyi bir uykudan alıkoyacaktır. Yatak odanız serin, karanlık ve sessiz olmalı. Rahatsız yatak, ışık, gürültü, bunaltıcı sıcak uykunuzu bozabilir. Horlayan eş ve evcil hayvanlar da. Yatak odanızda bulunan eşyaların bir listesini çıkartın. Tam gözünüz karanlığa alışmışken, telefon, saat, radyo, sokak aydınlatması gibi gözünüzü alabilecek eşyalardan uzak durun. Gerekiyorsa ışığı tamamen kesecek perde kullanın. Oda sıcaklığınızı 18,5 civarında tutun.

Sigarayı bırakın ve fazla kilolarınızdan kurtulun: Sigara dumanı solunum yollarını daraltarak, yeterli oksijenin geçmesini zorlaştırır ve onları iltihaplandırır. Vücut ağırlığınızın yüzde 10’unu kaybetmeniz uyku apnenizin de üç kademe iyileşmesini sağlayacaktır. Ortalama kilodaki çoğu kadının bu rahatlığı elde etmek için yalnızca 4-5 kg vermesi yeterlidir. Eğer sigara kullanıyorsanız ve bırakmak için yardıma ihtiyacınız varsa, sigara alışkanlığından kurtulmak için size vereceğim planı takip edin.

Burun tıkanıklığını tedavi edin: Reçetesiz satılan burun spreyleri, tuzlu damlalar ve dekonjestanlar burun tıkanıklıklarını azaltmaya ve solunum yolunuzu açmaya yardımcı olur.

Alkol ve sakinleştiricilerden kaçının:  Alkol ve sakinleştiriciler beyin faaliyetlerinizin gücünü azaltır ve bununla birlikte yeterli oksijen almanızı riske atar. Uyku ilaçları düzensiz uykular için bir çözüm yolu gibi görünse de aslında sizi canlı tutma görevi olan beyninizi işinden alıkoyar.

Doktorunuz ne yapabilir?
Uyku apnesiyle ilgili iyi haber, bunun için çok etkili bir tedavi olmasıdır. Şiddetli uyku apnesi olan kişiler için ilk seçenek; sürekli pozitif solunum yolu basıncını sağlayan ve geceleri takılan maskedir. CPAP lakaplı bu maske boğazınıza giden ve solunum yolunuzu açık tutan bir boruya iliştirilmiştir ve yüzde 90 ila 95 arasında başarı oranına sahiptir.
Bunu ayarlamak zor olabilir, kendinizi bu maskeyle rahat hissedene kadar televizyon karşısına geçip kısa aralıklarla denemelisiniz. Hafif ve orta durumda uyku apnesi olanlara, daha geniş bir solunum yolu yaratmak amacıyla ağıza takılarak alt çeneyi öne çeken taşınabilir bir aygıt da bulunmaktadır. Ameliyatla da aynı sonucu alabilirsiniz. 

Kaynak: Dr.Mehmet Öz




TİROİD

  .      
          Bende Hipotiroid var. Endoktrin doktoru tarafından yaptırılan tahliller sonucu tespit edildi. Hipotiroid, metabolizmanın yavaşlamasına dolayısıyla kilo artışına sebep oluyormuş. İlaç tedavisi ve diyetisyen desteğiyle 15 kilo verdim.

          Ayrıca ben de Uyku apnesi var. Hipotiroid uyku apnesine de sebep oluyormuş. Uyku apnesi ile ilgili de ayrıca paylaşımda bulunacağım


          Bu tarz şikayetleriniz varsa mutlaka tahlil yaptırmanızı tavsiye ederim.

Tiroid nedir?

Tiroid yaygın şekilde bir hastalık olarak bilinmektedir fakat tiroid bir hastalık değildir. Troid tüm insanlarda bulunan bir organdır. Tiroid'e, "tiroid bezesi, tiroid guddesi" de denir. "Tiroid" ile "tiroit" aynı anlama gelir. Her insanda 1 adet tiroid bulunur. Bu organ, boğazımızda hava aldığımız gırtlağın önünde yer alır. Deri ile gırtlak arasında kalır. hormon üretir ve kanımıza verir. Bu hormon ise vücudumuz için hayati öneme sahiptir. ömür boyunca bu hormona ihtiyaç duyarız. Bu hormonun adı "tiroksin" dirtiroid
Tiroksin, vücudumuzda T3 ve T4 şeklinde bulunur. Troid'in bulunduğu yerden dolayı, tiroid’de ortaya çıkan kitlelerin (nodül ve kanser) kendini çabuk belli etmesini sağlar. Tiroksin hormonundan başka, halk arasında daha az bilinen diğer bir hormon daha tiroid tarafından üretilir. Bu hormona "kalsitonin" deriz. Kemik metabolizması ile ilgilidir. Tiroidin boyundaki önden görüntüsü, U harfine benzer. 2 adet bacağı, 1 adet de birleşme noktası vardır.

Tiroidin görevi nedir?

Tiroksin ve kalsitonin isimli 2 hormonun üretmektir. Tiroksin hormonu, halk arasında T3, T4 olarak bilinir. Bu hormonlar çok sayıda yaşamsal fonksiyonu yönetir. Tiroid bezinin çalışması, beyindeki hipofiz bezi adı verilen organdan salgılanan tsh ile kontrol edilir. tiroit hormonlarının, vücuddaki her hücre ve dokunun fonksiyonlarını düzenleme görevi vardır. Bu hormonların üretim aşamasının herhangi bir bölümündeki bozukluk tiroit hastalığına neden olur.

Guatr nedir?

Tiroid bezinin büyümesine guatr denir. Bu büyüme, gözle görülebilir veya sadece tıbbi görüntüleme yöntemleri ile ortaya konabilir.

Nodül nedir?

Tiroid’te bulunmaması gereken kitlelerdir. En önemli riski, kanser olabilmeleridir.

Hipotiroidizm nedir?

Tiroid bezinin gereğinden az çalışması Hipotiroidizm olarak adlandırılır. İltihaplanmalar, kireçlenmeler, kolloid şişkinliği (guatr) gibi bozukluklar sonucu ortaya çıkar ve miksödem ve kreten hastalığına neden olabilir.

Hipotiroidizm belirtileri nelerdir?

Depresyon, Kilo artışı, Cilt kuruluğu, Kalp hızında yavaşlama, Soğuğa karşı dayanıksızlık, Unutkanlık, Zihinsel durgunluk, Kabızlık, Yorgunluk, Adet dönemlerinde bozulma ve kanama miktarında artış, Kas güçsüzlüğü ve kramplar görülen belirtiler arasındadır.

Hipertiroidizm nedir?

Tiroid bezinin aşırı çalışması hipertiroidizm olarak adlandırılır. Parankimanın (özek doku) şişmesi sonucu olur ve Basedow, Plummer hastalıklarını yapar.

Hipertiroidizm belirtileri nelerdir?

Depresyon, Kalp hızında artış, Sinirlilik, Kilo kaybı, Sıcağa karşı tahammülsüzlük, Terleme artışı, Ellerde titreme, Yorgunluk, anksiyete (korku hali), Uyku bozukluğu, Adet dönemlerinde bozulma ve kanama miktarında azalma gibi belirtiler görülebilmektedir.

Tiroidit nedir?

Tiroid bezinin iltihabına Tiroidit denir. Bezde ağrı vardır.

Haşimato hastalığı nedir?

Tiroid hücrelerine karşı vücudumuzun ürettiği antikorlar sonucu oluşan tiroid iltihabına Haşimato hastalığı denir.

Graves hastalığı nedir?

Graves hastalığı bazen gözlerde büyüme yapan tiroit bezinin aşırı çalışması hastalığıdır.

Tiroid bezi neden büyür?

1- tiroid bezi hormonlarının üretimi için iyot gereklidir. Tiroid hormonunun yapıtaşı olan iyotun eksikliğinde tiroid bezi TSH hormonu etkisiyle giderek büyür ve nodüler bir yapı kazanır.
2- Hashimoto hastalığı sebebiyle tiroid bezinin hormon üretimi azalınca tiroid bezi daha fazla hormon üretmesi için uyarılır ve bu da tiroid bezinin büyümesine neden olur.
3- Graves hastalığında tiroid hücrelerine karşı oluşan antikorlar tiroid bezini fazla hormon yapması için uyarırlar. Bunun sonucu olarak da tiroid bezi büyür.
4- Tiroid bezinin iltihabi hastalıkları da tiroid bezinin büyümesine yol açar.
5- Tiroid kanseri de tiroid bezi içinde şişlik şeklinde kendini belli eder.

Tiroid hastalıkları nelerdir?

1- Tiroidin hormon hastalıkları: Tiroidin hormon üretimindeki bozukluklardır: 2 tür tiroid hormon hastalığı vardır: Tiroid tarafından aşırı hormon üretilirse buna hipertiroidi, yani zehirli guatr denir. Aksi de mümkündür, tiroid yetersiz hormon üretimi yaparsa buna hipotiroidi (tiroid hormon yetmezliği) denir.
2- Tiroidin yapısal hastalıkları: Tiroidin yapısı, dokusu bozulmuştur, tiroid hormonu üretimi normal veya anormal olabilir. Bu hastalıkları 2 gruba ayırıyoruz: tiroidin kanserleri, tiroidin kanser dışındaki diğer yapısal hastalıkları.
3- Tiroidin kanser dışındaki diğer yapısal hastalıkları: Bu hastalıkların en yaygın olan 2 türü vardır; tiroid nodülleri, tiroid iltihapları.

Tiroit kanseri nedir?

Tiroit kanseri tiroit bezi hücrelerinde gelişen bir kanser türüdür. Oldukça nadir görülür.

Tiroit kanseri tipleri nelerdir?

Papiller ve Folliküler tiroir kanserleri en sık gözlenen tiroit kanseri türleridir. Bu kanser türünün genel olarak seyri iyidir ve tedavisi hem kolay hem de hasta için rahatsızlık oluşturmaz. Ancak, bazen tekrar geri gelebilir ve diğer organlara yayılabilir. Bu nedenle hastalar yaşamları süresince takip edilmek zorundadırlar.

Tiroit biyopsisi nedir?

Tiroit nodülleri içerisinden enjektör yardımıyla hücre alınması ve labaratuarda incelenmesine aspirasyon biyopsisi denir. Laboratuarda hücrelerin yapısına bakılarak nodülde kanser olup olmadığı büyük bir olasılıkla tespit edilebilir. Tiroit biyopsisi için özel bir hazırlık gerektirmez. Lokal anestezi uygulaması çoğunlukla gerektirmez. Basit bir enjektör ile nodül içersine ulaşılır ve hücre alınır. Güvenli bir yöntemdir ve hastada rahatsızlık hissi oluşturmaz. Çok küçük nodüllerde ultrasonografi eşliğinde aynı işlem yapılır.

Tiroid hastalıklarından korunma yolları nelerdir?

1- Sakin, huzurlu bir yaşam sizi tiroid hastalığından önemli ölçüde korur.
2- Şeker hastalığı ve şişmanlık tiroid hastalıklarını tetikleyen önemli sağlık sorunlarıdır.
3- İyot eksikliği sadece, deniz seviyesinden yüksekteki köylerde ve yaylalarda yaşayanlarda tiroid hastalığı riski oluşturur, sanıldığının aksine normal beslenen ve deniz seviyesidne yaşayanlarda tiroid hastalığı nednei iyot eksikliğine bağlı değildir.
4- Fazla iyot kullanımı, başta haşimato hastalığı olmak üzere tiroid sağlığını bozabilir. Gerekmedikçe, bilimsel araştırmalarla iyot eksikliği kesinlikle ortaya çıkmamışsa bir topluma iyotlu tuz yedirilmemelidir.
5- Diş röntgeni çektirende tiroit kanseri riski daha fazladır. Gerekmedikçe diş röntgeni çektirmeyin.

Tiroid hastalıklarının tanı yöntemleri nelerdir?

1- Tiroid Ultrasonografisi.
2- Tiroid Sintigrafisi.
3- Tiroid İğne Biyopsisi.
4- Tiroid Kan ve İdrar Testleri.

Hipertiroidi tedavisinde kullanılan yöntemler nelerdir?

1- İlaç tedavisi
2- Radyoaktif iyod tedavisi
3- Cerrahi (ameliyat)

Hipotiroidi tedavisi nasıldır?

Hipotiroidi ömür boyu tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Çok nadir olarak Hashimoto tiroiditli hastalarda % 10-20 oranında kendiliğinden düzelme olabilir.Hipotiroidi tedavisi kanda eksik olan tiroid hormonlarının normale gelmesi için tiroidhormon tabletleri verilerek yapılır.
Piyasada tiroid hormonu bulunan ilaçlar Levotiron ve Tefor isimleriyle satılmaktadır. Bu iki ilaç benzer ilaçlardır ve biri bulunamazsa diğeri kullanılabilir.Levotiron veya Tefor hastalığınızın şiddetine göre düktorunuzunönerdiği dozda başlanır ve belirli aralıklarla kontrole çağrılarak ilacın dozu ayarlanır.
Tedavide hedef T4 düzeylerini normale getirmek ve TSH düzeyinin normal sınırlar içinde olmasını sağlamaktır.


Kaynak: http://tiroid.nedir.com/#ixzz3DJlP3YGr